15 Ocak 2010 Cuma

fotograf

ne diyeyim, kendimi fotograf cekmeye verdim ve burasi yerine, surada yazmaya ve fotograf cekmeye devam ediyorum: oneyearinphotographs

1 Kasım 2009 Pazar

tafriq

Trafik kelimesinin nereden geldigini merak ediyordum. Bir olasilik tafriq. Arapca'da dagitim anlamina geliyormus. Kahire'de trafik oyle bir dagiliyor ki cogu zaman toplamak mumkun olmuyor. Burdaki trafigi gordukten sonraki amaclarimdan birinin trafikte mumkun oldugunca az zaman gecirmek olmasi gerektigine karar verdim. Istanbul'da araba kullandigim gunler, unutulacak kadar eskide kalmamisti ne de olsa. Buna ragmen yolcu koltugundan etrafta olan biteni gozleyerek Misirlilar hakkinda atip tutmak ve genellemeler yapmaktan kendimi alamiyordum. Arkadaslarin bir kere gozleri cok hassas. Gece oldu mu oyle far isigina falan hic dayanamiyorlar. Zaten cogunuz duymustur, bir kere de ben soyleyeyim:

Bu elin Misirlilar'i gece trafikte farlarini acmiyorlar!

Hani cok gerekirse carpismadan bir iki saniye once selektor yaparak sizi uyariyorlar. Bir de arada sirada arabanin arkasinda felan boyle mavi yesil rengarenk isiklar sayesinde yerleri biraz belli oluyor. Ikinci mesele ise kulaklarla ilgili. Gozlerdeki hassaslik ne yazik ki kulaklara yansimamis. Bizim en azgin dolmusculara tas cikartircasina korna manyagi yapiyorlar sizi. Biz de genelde uyarmak ve kizmak, arada da tesekkur etmek icin kullanilir ya, burada basli basina bir dil olmus. Misalden bir diyalog:

- Soldan yaklasiyorum, bak yaklasiyorum
- Gel, gel
- Bah geciyorum ha, hala soldayim
- Dur iki dakka
- Lan gectim iste, az acil
- Ya, tamam ya, gec ya, gec ya
- Gectim
- Evet gectin
- Tschuess!
- Saglicakla...

Bu sekilde Kahire filarmoni orkestrasi sokaklarda antreman yapiyor. Nedir bu heyecan diye soracaksiniz. Valla, yarin kiralik arabama kavusuyorum da, onun mutluluk ve yusuf yusuflugu var. Amacim direksiyonun korna yastigini yalama ederek bu trafik lisanina yeni kelimeler kazandirmak. Maceralardan haberdar ederim...

10 Ekim 2009 Cumartesi

Misir'a hosgeldin (Ahlan)

Otel odamda oturuyorum ve bilgisayara yazarken televizyon acik ve arka plandan anlamadan Arapca bir tartisma programini dinliyorum. Yer Kahire'nin hemen eteginde 6 Ekim denilen bir yer. Onumuzdeki 9 ayi gecirecegim mekan. Buraya nasil geldigimi anlamak icin filmi biraz geri saralim, 4 ay oncesine.

Bruksel'deyim. Yani 2.5 yildir calistigim sehir. Bunun ilk 1.5 senesinin cogunu Ispanya ve bilimum baska sehirde deli gibi geze geze gecirdikten sonra, son 1 sene biraz durulmus bir halde ofiste oturmus bilgisayarimda meyillerimi kontrol ediyorum. Icimde bir huzursuzluk var.
Bruksel'i seviyorum, disaridan karanlik, kucuk ve yer yer sıkıcı gorunse de kesfettikce insanin daha da hosuna gidiyor. Ama sanki cok erken yerlesmek icin. Kasiniyor muyum bilmiyorum ama sonunda sevgilimin de onayini aldiktan sonra bana gurbette gurbet yollari gorunuyor yine. Misir'da transfer oyuncu olacagim. 9 ay bir projede calisip Bruksel'e geri donecegim. Evet hikayenin baslangici bu. Heyecanli kismi ise bundan sonrasi.

Hep batiya gitmekten sıkılmıs bir halde fellukanin dumenini bu sefer doguya ceviriyorum. Gerci Kahire Istanbul ile ayni boylamda ama daha doguda oldugu kesin. Macera daha havaalaninda basliyor. Ilk ogrendigim sey burada hersey mumkun. Yolculari karsilamaya gelenler baglantilari ne kadar coksa ucaga o kadar yaklasabiliyor. Her adimda ellerinde A4 uzerine karalanmis isimler olan soforlerle karsilasiyoruz. 15 dolara vizemi bankadan alip kus ya da domuz gribi olmadigima inandirip yetkilileri, bavulumla cikiyorum gumrukten. Benle gelen arkadaslara dokunmayan polis bavulumun coklugundan mi ne kenara cekip bavul kontrolune girisiyor. Ikinci ogrendigim sey en ufak is icin bile ayri adam calistirilabiliyor. Insan gucu o kadar ucuz ki. Bizim odacilarimizdan sikayet edenler buradaki bavul fermuari acicilari gorsunler. Yasli amca bavulu kaldirip fermuari aciyor, polis de soyle bir gostermelik kontrol ediyor. Amcanin tek gorevi fermuar. Cayci, sivaci, fermuarci gibi... Disarida arabacimiz bekliyor. En disarida olmasindan belli baglantilari cok saglam degil. Zaten bu hemen kanitlaniyor ve basimiz disaridaki polisle derde giriyor. Bayagi bir dil dokerek yanlis yerde park cezasi vermekten zor bela kurtuluyor. Oysa durmamiz sadece 3 tane bavulu atma suresi kadar. Polis bence sakal istiyor ama cok da diretmiyor. Ve boylece yolculugumuzun en heyecanli kismi basliyor ve kendimizi Kahire trafiginde buluyoruz.